10 Ekim 2008 Cuma

made in hell...

http://banagoreboyle.blogspot.com/
bundan sonra boyle..
bana gore boyle

29 Nisan 2008 Salı

pes..

persembe yada cuma donuyorum. yani bir yada iki gun icinde. donmek zor. cunku neye donecegimi biliyorum. sadece 8 ayda oradaki hayatin tamamen deismesini beklemek salaklik olur. donecegim icin korkuyordum. 8 ay sonra en basa. ama soyle bir dusununce ayni olmak zorunda degil. tamam 8 ayda hayat cok deismedi ama ben cok deistim. hicbisey ayni olmak zorunda deil. oruc demisti galiba cakaloz kardesimden bana miras. yengec de denizde yasar ama yengec yuzmez yurur denizde. kendi denizime balik olarak deil yengec olarak donmeye karar verdim. yan yanda olsa yurumeyi ogrendim artik. denizde olmak onemli deil.
bide yapabilecegim 3 sey olduguna karar verdim dun gece. yenilgiyi kabul etmek. savasmak. yada umut etmek. bunlarin ikisi onurlu seyler. yenilgiyi kabul etmek yada savasmak. neye karsi savasmak gerektigini cozunce. ikisi arasinda farkta yok pek. biri hic bir zaman kazanamayacagin hayata aska karsi direnmeye calismak, kazanamasamda yolunda olurum demek . yani goz gore gore olume gitmek akincilar gibi. digeri yine olecegini bilmek, savasmanin gereksizligini hayata yada aska karsi kabul etmek. soyluca gelip seni almasini beklemek. nede olsa yasamiyoruz. dogdugumuz gunden bu gune oluyoruz yavas yavas. olum uzun bir surec. diger 3. secenekse hala umut dolu olmak. biseylerin degismesini ummak. beklemek. salak olmak yalvaran gozlerle hayattan biseyler beklemek. oldugunun bile farkina varamamak. ben oldugumu goruyorum artik ve savasmak istemiyorum. tamamen teslim olmadan kazanamayacagimi anladim. pes. sadece gerekeni yapiyorum artik. hayal kurmadan umut etmeden.

25 Nisan 2008 Cuma

arnavutluktan bildiriyor...

darlandim evde. tatil kimse yok. zor zamanlar... gara gittim bilet sordum. tirana gitmeye karar vedrim. 12 saat yol. 45 multeci ve ben. tiran. garip sehir daha sonra yazicam ama burayi belkide yazmam. insanlari yazicam bugun. kanadali bir cift. bisikletle avrupa turu yapiyorlar. 6 aylik turun 3. ayindalar. keyifli insanlar. yari fransiz yari amerikali biri. babasi guney afrikali. 15 seneden beri gemilerde muzisyenlik yapiyor. son bilmem kac senesini brazilyada gecirmis. hollandali kadin arnavut hostel sahibine asik olmus adam kal demis kadin kalmaya karar vermis. arnavut muzisyen cocuk. yeni biseyler bulmak icin kambocyaya gitmis. malezya cin taivan... manyakmi bu insanlar. yoksa bizmi cok sigiz. gece sabaha kadar icmeklemi kendimizi garip ilan ediyoruz. daha cok daraldim...

21 Nisan 2008 Pazartesi

..

canim yaniyor. kelimelerin rahatsiz ettigine sahit olmustum uzduge mutlu ettigine ama gercek aci verdiklerine rastlamamistim. gece aciyla uyuyup gunduz aciya kaldiim yerden devam. peki ne icin bu kadar canimi yakti. hic benim olmamistiki gitmesi neden bu kadar uzdu. bilmiyorum belki bu kez mutlu olurum diye dusunmustum. simdi omuzlarimda tum agirligiyla pencelerini girtlagima gecirmis. zehirli kuyrugu cigerlerimi dagliyor. silkinsem dusecek ama dusmesin biraz daha kalsin belki bu sefer akillanirim

simdi gidiyorum kendi seyanimi bulup ruhum icin pazarliga oturucam

20 Nisan 2008 Pazar

biyik



Biyik gibi hayat . eglenceli sasirtici. Alismasi ayak uydurmasi zaman alan. Supriz gibi. Saka gibi. Sadece cok azina yakisan. Sans gibi. Killi, kil edici, hep orada aslinda ama hep gizli. Ya zaman vermeli gorebilmek icin. Yada cevresindeki fazlaliklari almali. Hayat gibi biyik…

9 Nisan 2008 Çarşamba

if this is your first night at fight club, you have to fight.

Hey barmen “bana bir jack daniels daha ver” diyemeyecek duruma gelene kadar jack daniels ver. Yanlış hatırlamıyorsam bunu bir filmde duymustum. Gercekten oturaklı, karizmatik. Ama gercek hayat boylemi. Sanırım bu lafı edecek kadar hiç param olmayacak. Hadi bir yerden para buldum ve bu parayı ickiye yatırmayada karar verdim. Bu cumleyi kurdugumda buyuk ihtimalle barmende alacagım tepki “höhh” olur. Bir yandan müzik bir yandan barmenin bunu beklememsi. Normalde vodka portakalı bile zor anlatıyorum. Son derece kasıntı boyle bir cumle kurup alacagın cevap höhh olunca olay en bastan bitiyor. Sonrasında yapılacak tek sey “bosver havamda değilim zaten eve gidip yatıcam” demek ve bunu uygulamak. Hadi o da oldu. Barmen keskin kulaklı ve zeki cıktı. Benim bunu soyledigimi duyan bir arkadasım bir tanıdık olsa biterim. Sonrası ömür boyu geyiğe konu olmak. Her gordukleri yerde bunu hatırlamak ve hatırlatmak...

Yani anlayacagınız insan keyifle bir amerikan filmi raconu bile kesemiyor bu hayatta. Off gercek hayat cok zor....

5 Nisan 2008 Cumartesi

varlıgım yunan eczacıların varlıgına armagan olsun..

Nazara inanmaya basladım. Soguk kuvvetli koca kısı tek darbe almadan atlattım lakin son 1 bucuk ay burnum boktan cıkmadı. Once kuvvetli grip. Gunlerce yataga hapsetti. Hemen ardından kuvvetli soguk algınlıgına baglı orta kulak iltahabı. Acı geceler.yutulan haplar doktorlar. Cepten ucan paralar... ama hic biri son haftayı yakalayamadı. Koltuk altımda cıkan kıl donmesi. Yumruk kadar. Bir ara tomurcuklanarak üreyecem yavrum olacak sandım. Yav bir kıl insana bu kadar zarar verirmi. 2 gun boyunca sol tarafım uyusuk gezdim. Kolumu kıpırdatamıyorum. Geceleri acıdan uluyorum. Neyse yine doktor. Yine ilaclar. 3 ayrı antibiyotik yada operasyon. Tabiiki antibiyotik. Dengelesin die vitamin. Agrımı alsın die agrı kesiciler. Okadar cok ilac iciyorum ki. Gun boyu acıkmıyorum bile... ama antibiyotikler adamı zombiye ceviriyor. Butun gun ayakta uyur gezer bir halde mal mal geziyorum. Ehh bunun yanında doktor ve ilaclara verilen aylık... sanırım axa sigorta tum bu masrafları karsılamak icin beni sirkete ortak etmek zorunda kalacak:))...

Bide dun garip bi olay. Neden normali beni bulmaz dedirten kendimi manyak paratoneri olarak degerlendirmeme destek olan yeni bir gelisme. Dun gecenin sonunda sanatcılardan biriyle konusuyoruz. Gece gidiyoruz dimi eglenmeye dedi. Yok dedim. Eve gitcem. Ama soz vermistin. Hımmm hödö hödö... param yok. Bende var. İlk ickini ben ısmarlarım. Ben mekanı ayarladım. Hep beraber olcaz. Yaw ilac alıyorum icemem. İyii sende kola icersin. Yaw yok hıkk mıkk. Neyse baktım kacıs yok. Gecenin ilerleyen saatlarinde eve kactım bariz. Uykum var cok. Eve geldim sızmısım yorgunluktan. Ne kadar sonra bilmiyorum yatakta uzerime biri atladı. Gayri ihtiyari fuck you die kibar bir nida ile karsıladım olayı. Baktım aynı kız. Gulerek tamam ama once eglenmeye gidecez. Neyse apar topar kaldırdı arabaya surukledi. Ben hala ne kadar yorgun oldugumu anlatmaya calısıyorum. Bir yandan giyinirken. Mekana gittik. 10 tane sarhos garip yunanlı dans ediyor. Kenardan bir sure kestim. Sonra eve geldim. Gece yanlız uyudum. Kıssadan hisse. Halil zorla eglendirilemez...

ironi nedir??

Normalde ironi kelimesini tanımlamak zor. Ornekle acıklamak her zaman daha kolay. Ama ironiye sıradan kolay bir ornek vermekte zor. Cunku ironinin icinde bir tuhaflık var. Ama olurda biri bu kelimeyi tanımlamak isterse ornek bulmakta zorlanmasın diye tamamen ironik olan su bir kac olayı sıralıyorum...

Gecen kabaca bir hesap ile onumuzdeki bir birbucuk ayda kurumun kasasına 110.000 euro girmesi gerekiyor. Gerek ulusal ajanstan gerekse cesitli bakanlıklardan almamız gereken para bu. İcinde 3 kisi calısan bir genclik kurumu icin cok buyuk bir para. Yani cok zengin bir kurumuz. Sonucta bir sirket falan deiliz. Lakin (ironi geliyor) su anda kasamızda 140 euromuz var. Bir bucuk aydır odenmemis elektirik telefon ve internet faturası. Alınmamıs maaslar. Cunku devlet soz verdii parayı aralıktan beri odemiyor. Yani Pazartesi ise gittigimizde elektrigimiz yada internetimiz olmayabilir. Pazartesi patron bir konusma yaparak. Mayısa kadar ne yemek parası nede maas verebilecegini acıkladı. Yani onumuzdeki bir ayı 5 kurussuz gecirecem??? Şaka gibi.

İkinci ironi ise aylarca ugrastıktan sonra kurumu gercekten cok iyi bir yere getirdik. Carsamba gay lezbiyen projesi icin baslatılan film festivalinin 3. gosterimi. Persembe ozurluler ile yapılan projenin finali odul toreni ve ozurlulerin yaptıgı resimlerin sergisi. 7 ay boyunca yapılan calısmalardan duzenlenmis kısa bir film gosterimi. Bakanlar oradaydı. Milletvekilleri gazeteciler. Cuma ise bir sanat etkinligi duzenlendi. Unlu bir perkisyoncu bir ton vurmalı calgıyla bir konser verirken. Baska bir sanatcı tasarımcı. Muzikten esinlenip duvardaki panoları yarım yarım boyuyor. Kalanı ise diger katılımcılar is bu yarım sanat eselerini yine muzikten esinlenerek hep beraber tamamlıyorlar. Konu cok kulturluluk.. sanat cevresi. Kultur insanları tarafından zapt edilmis bu sefer ofis. Artık atinadan bile insanlar arayıp kuruma ulasıyorlar. Bu istanbuldan birilerinin yardım icin diyarbakırı araması gibi bisey. İste simdi ironi geliyor. Kurum icin bu kadar ugrasıp bu noktaya getirdikten sonra kasım ayında kurumu kapatıyoruz. Sebep patron askere gidecek aralıkta diger calısan ise kendine adada is bulmus. Garson olacak.

İste ironi nedir derlerse halilin kurumu dersiniz...

31 Mart 2008 Pazartesi

şöhret kapıları rahatsızmı rahatsız..

Sabah erken gittim ofise yapacak tonla iş var die. Hafta sonu yorucu gecsede iş beklemez. Neyse ofis vardıgımda patron yarım bi gulumseme ile masadan pis pis kesiyor. Ne oluyor die sorunca. Masadaki gazeteyi işaret etti. Orta sayfayı ac dedi. Acınca kendimi gordum. İki sayfa boyunca. Siyah beyaz basılan bolgesel gazetesinde bir kac fotorafım ve altında anlamadıgım yunanca biseylerle gazetede tek renkli sayfa.. Cuma roportaj vermistik. Ee ne guzel dedim. Bizde bunu istemiyormuyduk. Yok dedi ofis ve digerlerinin toplamı kadar senden bahsetmis. Seni aziz ilan etmis dedi. Ehh guzel dedim ne diyim. Sen yokken saydım dedi. 6 ayda 11 kez cıkmıssın gazetelerde. 2 kez televizyonda. Ayda ortalama iki kez gazeteler senden bahsediyor demektir bu. En basında geyik yapıyor sandım ama adam bildiin kıskanmıs. Küsmüş bana. En iyisi konuyu kapamak galiba. Bu arada dedi birden. Gazetede haberi yapan gazeteci aksamda tvde senden bahsetmis bir programda. Puhahah şöhretim yani. Ve evet haklıymıslar. Sohret mutluluk yerine bir ton dusman getiriyor:).

Bir parti verilecekse onuda biz veririz. ..

Yunanistanda zamanımız azaldıkca. Kalan zamanın keyfini cıkartmaya calısıyoruz. Ortalıgı sallayan partilerin yenisi bu hafta sonu yapıldı. 35 kişi toplanıldı. Otobus kiralandı. 1900 metre yuksekte kral bir parti yapıldı. Yer yer taşlaşmıs kar yıgınları bir yanda ki assagıda larissada aksam ustu sıcaklık 21 dereceyken. En yakın yerlesim birimi patika takip edilerek 3 saat uzakta. Somineler. Mangallar. Sarkılar. Alkol. Hayvan postları uzerinde biraz kestirmece. Ertesi sabah oramanda biraz dolaşmaca. Neredeyse benim kadar buyuk bir mantar gordum bu arada ormanda. Tek mantardan tum larissaya yetecek meze yapılabilir. Bol miskinlik. Sabah zirve yapmaya giden insanlar. Bir bardak sicak cikolata. Her daim bulutlu tepesiyle olimpos. Ufukta inceden gorunen deniz. Pazar gunu kapamak icin gidilen taverna. Bol rakı bol meze...

Ne olursa stresten diyorlar...

Koltuk altımda kafamdan hallice bir sivilce cıktı. Oyleki kolum vucudumla birlesmiyor artık. Aksama dogru acısı tavan yapınca pretisyen hekim bir arkadasa ugruyorum. Durumu anlatıp ortalıkta sivilcemi gosterince cok egleniyor. Korkma len olmezsin sivilceden. Stresten oluyor bak vucunda biton daha var diyince gercekten her biri bas parmagımın ilk bogumu kadar bir kac sivilce daha kesfettim vucumda. Neyse bu doktorlar kolayını bulmus. Ne olsa stresten. Ehh birileri her boku strese baglayınca sende tribe giriyosun tabi hemen. Harbiden yaw ne stresliyim boyle. Falan die. Neyse sanırım ayrılmayı bir turlu beceremedigim eski sevgilimden kalan hatıralar. Cevremde 4 kez donup sası gozlerle aynadan ters bakınca kırık kalp gibi duruyorlar zaten. :) neyse daha kotusu yarı annem yarı karım yarı patronum gibi davranan mihaela arkadastan doktor olmaz desturu ile kendi teşhisini koydu. Oyle boktan seyler yersen butun gun daha beteri bile olur. Boktan seyden kastı ise kırmızı et. Onerdigi tedavi rakıyı bırakıp artık tekila icmek. Cunku tekila icerken insan meze yemiyor. Boylece kırmızı etten bir nebze uzaklasılıyor...

Allahım sen soktun sen cıkart...

27 Mart 2008 Perşembe

özlediklerim..

Efendim ozlediklerimi yazmaya karar verdim boylece zaten ozluyor olduklarımı daha cok ozleyebilirim zannımca. Yanlız bu ozlediklerimi kişi olarak yazmamaktır amacım. Malum unuttuklarımdan cok azar işitebilirim.

Birinci sırayı nedense pide alıyor. Duyanda sabah aksam pide yiyorum sanacak ama kıymalı yada kusbası kasarlı pideye as ermekteyim efendim.

Evet ikinci sıra daha garip bir seye gidiyor. Sanırım pınarındı. Kıpkırmızı isimli meyve suyu. Litrelik tetrapak paketlerinde. Lav kıvamında.

3. sırada orta okulda rotring kalem kullanıp hava atmak. Rotring kullanmak bir prestij unsuruydu benim zamanımda. Hala hafiften bir saygım vardır. Ama klasik kahverengi ucunda kırmızı bir serit olanlarına. Cogu zaman ugur kalemidir. Sans getirir gerek sınavda gerekse sayısal yada iddaa hadi bilemedin altılı oynarken. Caglara selamlar...

4. sabahki kahvaltı masasının uzun zaman toplanmaması(ki bu sure bazen 1 haftaya cıkabilir). Sonra donup donüp ama ne kahvaltıydu die iclenmek..

5. tombo kalem ucuyla karizma yapmak. Rotring kadar olmasada her zaman tombo uç kullananlar toplum icinde parmakla gosterilirdi.

6. teypten yada muzik setinden muzik dinlemek. Hayatımın temelini olusturan bu bilgisayardan sıkıldım. Asıl amacı muzik yapmak olan bir seyden muzik dinlemek istiyorum. Film resim gosteren, yazı yazılan, telefon gibi kullanılan salak bir aygıttan deil.

Uff sıkıldım simdilik bu kadar geldi aklıma. Dahasını sonra yazıcam.

Bide yine garip bi durum yasandı evde sabah. Değinmeden gecemicem. Sabah kalktıımda ev ahalisi işe gitmisti. O sabahları uzerime coken sevimli mahmurlugumla(?) solonda yatan 3 kişi gordum. Yine birileri ben uyurken gelmisti. Neyse erasmuscularmıs. Larisaya kadar gelmisler lakin volosa son treni kacırmıslar. Zamanında burada yasayan iyi kalpli gonulluler oldugunu duymusmuslar. Hanselle gratelin iyi kalpli cadısıyız ya. Yığılın eve. Neyse hos gelmisler. Kahvaltı yapıltı. Benim sigaram vardı. Onların sigarası vardı. Kahvaltı sonrası sigarası icildi. Mayışıldı. Fransız olan ne kadar guzeldi. En fazla 18 19 yasındaydı. Kucucuk burnu. Boynunda sol kulagının arkasına dogru bir dovme. Cok kısık sesle yavas yumusak konusuyor. Bu kadar guzeli sadece filmlerde olur sanıyordum...

Kahvaltı icin saol. Sigara icin saol. Gittiler sonra...gene gelsinle ben uyurken. Sabah yine goreyim onu..

26 Mart 2008 Çarşamba

masal..

Uzandığım yerden kapısı acık banyodan süzülen silüetini görebiliyordum. Sırtı ona donuk. Siyah uzun sacları gelisi güzel toplanmıs. Kafasını lavobaya eğip kaldırıyor ve uzun uzun aynaya bakıyor. Işık tam secilmesine izin vermiyor ama silueti bile guzelligini ele veriyordu. İnce beli esmer teni. 10 dakika kadar oyalandıktan sonra ben çoraplarımı giymeye çalısırken odaya geldi ve uzerine eski gomleklerimden birini gecirdi, önünü kapamaya ugraşmadan. “gerçekten gidecekmisin” diye sordu.

- gideceğimi söylemistim.

- Anlıyorum...

- Anladığını hiç sanmıyorum.

- ....

- ....

- Gömlek bende kalabilirmi seviyorum onu. Hem senden briseyler fena olmazdı. Hatıra anlamında.

- Kalsın. Zaten sen almşstın. Hem buradan bisey goturecegimi sanmıyorum.

- ....

Aslında gercekten neden gittiğimi bilmiyordum. Gidipte ne yapacaktım ki. Ama buradada kalamazdım artık. Değişmeliydi birşeyler en azından ben. Tekrar döndü odada biseyler yapıyormus gibi gorunuyordu ama sadece dolanıyordu odanın icinde. Yüzünde muzip bir gülümseme vardı. Biseyler düsündüğünü kesindi. Ama bakışlarından anlamak imkansızdı. Sormaksa çok gereksiz. Aslında nasıl bu kadar kadim olabiliyor nasıl bu kadar sakin kalabiliyor anlamıs değildim. Usulca yanıma oturdu. Ben hala aynı corapla boğusuyordum. Yüzümü yanaklarımı elinin dışıyla okşayarak çok içme olurmu dedi usulca.

- Neden??

- Bilmem öyle denir ya genelde. Ama yinede cok içme...

Bazen annem gibi davranıyordu. Onun gibi bir annem olduğunu hayal ettim. Zor bi çocukluk geçirmek garantiydi. Bir o kadarda keyifli. Tekrar kalktı banyoya doğru yürüdü. Birden kapıda durup taksiylemi gideceksin diye sordu. Bilmedigimi ama biraz yürümek istediğimi sonrada büyük ihtimalle otobüse bineceğimi söyledim. Gercekten cok anlamsızdı konusmaya calısmak. Ama sessizlik acıtıyordu ikimizide. Peki ya sen die sordum. Sen ne yapacaksın.

- Sen gidincemi. Bilmiyorum büyük ihtimalle koyu bir kahve yapar birazda ağlarım. Henüz düsünmedim tam.

Onu gercekten seviyordum tamda bu yüzden. Neyse neredeyse hazırdım. Şu kahrolasıca cekedim neredeydiki. Dün gece gelince sanırım mutfakta cıkartmıstım. Ben mutfaktayken odadan seslendi.

- Ona benden bahsedicekmisi??

- Bilmem düsünmedim. Ama sanmıyorum. Niye sordun?

Onun gibi konuşmaya başlamıstım halde. Ne kadardır onun yanındaydım ki. Kim bilir. Zaman çoktan yitmişti bizim için.

- Sordum işte. Peki bunca zaman nerede olduğunu nasıl açıklıcaksın.

- Bilmiyorum dedim ya. Bakıcam bir caresine dert etme sen.

- ....

- Neyse sanırım çıkmam gerekiyor artık. Herşey icin teşekkürler. İnanılmaz bir insansın.

- Ya yaaa. Neyse biliyorum bir gün döneceksin. Biraz uzun sürecek. Ama döneceksin. Neyse ben beklemelere alışığım.

Karşıya geçmeyeli çok uzun zaman olmuştu. Evime dönerken hiç bu kadar heyecanlanmamıştım daha önce. Evim??? Saat daha çok erken uyuyordur kesin. Acaba yanlızmıdır evde. Bunca zaman beni beklemismidir. Belki inip bir kahve içip öğlene doğru gitmeli...

24 Mart 2008 Pazartesi

ölümün oldugu yerde daha ciddi ne olabilir...

ne diyorduk adaletmi. hangi adalet kimin adaleti. gidecegini biliyordum ama ben bu kadar uzaktayken olmak zorundamıydı. az sıksaydın dişini gelicektim oraya. ne kadar uzun zaman oldu karsılıklı birer turk kahvesi icip konusmayalı adam olmaz bu turkiye demeyeli, gencler cok tembel die bana laf sokmayalı. dahada uzun zaman oldu beni altına alıp pes ettirene kadar gıdıklayıp opmeyeli. ne kadar aksi adamdın, ne kadar delikanlı adamdın. 80 yasında en az 3 dugmesi acık yaz kıs gomleginin. 80 yasında hala bisiklet tepesinde. bitek olümden korkardın, bide yanlız kalmaktan. anlamadılar ama seni. aksi adamdın bana hala borclusun bir kahve biraz muhabbet. ananem arada geliyor beni gormeye geceleri sende gel olurmu onunla

uff..

Baharın gelmesiyle ruhum kabarmaya, azmaya basladı. Sabahın 6sında uyanıp dellendim. Once evin icinde salonda donmeye basladım. Sonra duramadım evde dısarı attım kendimi. Armand’ın biskletini odunc caldım. Basladım surmeye. Pedallarla ruhumu dinlendirmeye. Neler oluyor bu aralar bilmiyorum bana. Yönümü olimpos yapıp 5 saat pedal cevirdim. Cicekler agaclar insanlar tarlalar. Bir köy, meydanında bir kahve. Kahvede icilen bir koyu kahve. Cok yoruldum bacaklarım yandı acıdan. Cok hosuma gitti. Kaybolmak istiyorum. Geri donmek istemiyorum. Burda kalmak istemiyorum. Sadece kaybolmak istiyorum. Batıya gitmek istiyorum. Balkanlarda gezmek istiyorum. Sırbistana gitmek, arnavutluga, tekrar makedonyaya gitmek. Tarih kadar eski gollerde yuzmek. Sonra doguya gitmek istiyorum. Mısırı gormek istiyorum kahirede yasamak, iskenderiyeyi gezmek. Nargile icmek. Lubnana beyruta gitmek.

Pedal cevirirken hayatıma fon müzigi aradım bulamadım. Simdilik hayatım bunu hak etmiyor. Ne yaptım ki bir fonu olsun. Sonra hayallerime bir fon muzigi aradım oda olmadı. Hayallerimde bile tutarlı olamadım. Aklım karısık, ruhum can cekisiyor. Tren cazip geliyor. Donmek korkutuyor. Eve donerken sabah bisikletle, bir tarla, icinde tek bir agac. Mor cicekli, altında oturdum, bir sigara yaptım, ruzgar var yagmur yagacak. Ne kadar zaman oldu yagmur altında gezmeyeli. Yagmurdan kacmayalı.

Dönmek istemiyorum, kalmak istemiyorum. Dönünce canım yanacak biliyorum.

23 Mart 2008 Pazar

Yunanda tv..

Oyle kablolu yayınımız uydumuz buyuk ekran televizyonumuz falan yok ama 37 ekran zor calısan fakak sevimli biraz uzaklastınmı bırak ekrandaki goruntuyu televizyonun kendisini zor secebildiin bir televizyonumuz var evde. Bu hafta sonu surekli evde oldugum icin daha fazla izleme sansım oldu ama birde birseyin farkına vardım ki gercekten tv bagımlısı bir adamım her gun en az bir yada iki saat seyrediyorum. Neyse gelelim yunanda neler seyrediyoruma. Bence onemli duyunca kıskanacaksınız bazılarını cunku...

Eveet cizgi film manya biri olarak once cizgi filmlerle baslıyorum. Bir klasik olarak sirinler pokemon ve scooby doo var. Ama scoobynin 3 ayrı versiyonunu seyretmek mumkun. Birincisi normal scooby ve gizem avcıları hani su sonunda maske cıkarttıkları, ikincisi onların genclikleri format aynı fakat hepsi cocuk, ucuncusu ise bomba. Bunda sadece shagy ve scooby var ve uzay zamanında geciyor. Ozel scooby buskuvilerini yiyip roboto donusuyorlar cok garip. Garip olan ikinci bir cizgi filmde tazmanya canavarı, road runner, kankası cayote, bugs buny, onun kankası siyah ordek, bide kim oldugunu cıkartamadıgım bir dişi tavsan. Bunlarda gelecekte yasıyorlar hepsinin ozel gucleri var hepsi super kahraman surekli dunyayı kurtarıyorlar. Ama o kadar evrime ramen taz hala konusamıyor:) son olarakta cocuklugumdan hatırladıgım ama adını sanını bilmedigim. Bir cizgi film var cok zor yakalıyorum ama hatırlasınız kesin. Kargocu bir ayı cift. Kadın guzel vucudlu patron, erkek bir kargo ucagı kullanıyor obur sakar...

Neyse bide favorim 80 90 kusagı var. Aksam evli ve cocuklu, sevimli cadı samantha, ve cinli bisey var. Cocuklugumdan hayal meyal hatırlıyorum. Amerikalı bir astronot ve cini:)

Sabahta ise gitmeden seyredebildigim daha once sadece adını duymus oldugum charleinin melekleri. Bence basyapıt. Bide unutmadan aksamları bazı gunler yakaladıgım a takımı...

Bide son donem dizileri prison break, nip tuck, lost...

Neyse daha cok zamanım olsa tv seyretmeye daha cok anlatsam..

İyi seyirler:)

son olarak su linki siddetle tavsiye etmekteyim aman bir goz atın ...

http://www.realfiesta.com/anime.htm

22 Mart 2008 Cumartesi

cok kısa ve net olucam. cebimde persembeye kadar 15 euro var. hafta sonu hava harika. kahve 4 kucuk bira 6 sigara 3 euro. bu hesapla 5paket sigara yada 3 kahve yada 2 bira icebilirim persembeye kadar. evde kimse yok. nerdeler bilmiyorum acıkcası. is arkadasları atinada. iyi tarafından gormeye calısırsam mutfak azına kadar dolu. can sıkıntısı ve bol yemek mutfaktaki yaratıcılıgımı kamcılıyor. ton balıklı makarna, ıspanaklı kasarlı makarna, sade makarna yanında fasulye pilaki, kremalı tavuk suyu corba....
sıkıldım...

21 Mart 2008 Cuma

sağ ayak ic bilegim..


kafam karısık acı cekiyorum ama sebebini bilmiyorum.. bedensel acı ruhsal acıyı dengeler. dovmeci koltuguna padisah tahtına oturur gibi oturdum. aradan nerden baksan 8 sene gecmis. bu arada teknoloji ilerlemis.

19 Mart 2008 Çarşamba

larissada siyaset..


Larisada bugun ikinci eylemime katıldım. Eh zaten iki tane yapıldı. Maksat yeni emeklilik yasasını protesto etmek. Toplu iş bırakma ve toplu gosteri vardı. Bunu seviyorum gecen seferde aynısı olmustu. Gazeteler televizyonlar radyolar ya yayın durduruyor yada sacma belgesel falan koyuyorlar. Bankalar okullar her yer (bakkalı cakkalı ve tabiiki kafeleri saymazsak) kapanıyor. Hayat duruyor. Lakin miting kısmı gecen sefer cok yalandı. İnsanlar onarlı kişilerlik gruplarla sanki Pazar yuruyusune cıkmıs gibiydiler. Kortej yok polis yok sloganlar marşlar yok. 20 25 dakika ortalıkta gezinip sonra bir kafede saatlerce bıdıbıdı edip kahve icmece. Super baslayan eylem boyle bitmemeli. Yada en azından larisada boyleydi. Bu seferki gecen seferkinden farklı oldu ama. Bir kac gun oncesinden anarşistler gazetede yazılar yayınlamaya basladılar. Olay cıkacak larisayı yerle bir edicez die. Bu gunde kafalarında motor kaskları ellerinde sopalarla geldiler eyleme. Ama bu sefer “barışcıl” sendikacılar ve siyasi partililer anarşistleri aralarına almadılar. Arbede yasandı. Anarşistler herkesi dövdü. Sonra tek baslarına yürümeye devam ettiler sloganlar ve sarkılar eşliginde...
Onun dısında yunanistana gelmeden buradaki anaşistler hakkında cok sey duymustum (ve tabiiki 18 kasım orgutuyle ilgili). Buradada bir kacıyla tanısma sansım oldu. Keyifli adamlar. Mesela yunanistanda garip bir sekilde 25 yasından buyuk herkes ya hayatında en az bir kez molotof kokteyli yapmıs yada yapmayı biliyor en azında... neyse bu anarşist kişileri gecen hafta devlete ait eski sigorta binasını (bizdeki SSK binasına tekabul eder.) ele gecirdiler. Oraya yerlestiler. Yaklasık 20 kişi. Yavas yavas renkten renge boyayıp (mor kırmızı agırlıkta) temizleyip yasanır hale getirip orada yasamaya basladılar. Geceleri parti falan yapıyorlar. Tek dert benimle cok konusmak istemiyorlar. Nedense??
Neyse genelde sıkıcı insanlar olsalarda aralarından keyifli insanlar cıkıyor yunanların. Bide bunun burada anlatılamayacak atinalı, exarcialı anarşistler kısmı var. İsteyene yekten anlatılır yada yunana gelen olursa oraya goturulup muhabbete dalınır...

7 Mart 2008 Cuma

ruya...

Daha oncede dedim az ruya goruyorum ama cok kral rüyalar goruyorum. Her seferinden bir film cıkar kesin... karanlık bir evden cıkmaya calısıyoruz birilerini takip ediyorum. Basta kim olduklarını bilmek cok zor. Sonra catıya cıkıyoruz. Catıdan korkuluklara tırmanıyoruz. Sonra onumdekilerden birinin patron oldugunu goruyorum. İpi korkuluklara baglıyor yavas yavas assagı kaymaya baslıyor ipten. Benide cagırıyor ama ben feci tırsıyorum. Gel diyor boyle inmek hem daha keyifli hemde daha hızlı. Assağısı cok yuksek bakmak bile tuyleri diken diken ediyor. Anlıyorum ki assagı kayarak inemicem. Sonra bir cıkıntı goruyorum oraya cıkmaya calısıyorum. Cunku korkuluklara tutunarak ayakta durmaya calısmak cok zor. Çok korkuyorum. Hareket bile edemiyorum. Sonra orada iki kisi oldugunu goruyorum cıkıntının uzerinde. Cok yorucu, oraya gelmeme izin vermiyorlar hepimizi tasımaz die. Patron sarkı soyleyerek assagı kaymaya devam ediyor. Kımıldayamadıgım icin hep aynı yere bakmak zorundayım. Sonra bir bahce goruyorum. İki aslan var kabarık yeleli birde aralarında bir japon. Çinli değil ama cinliler daha sefil gorunuyor. Acık gri bir takım elbise giymis. Bıyıkları ve sacları kırlaşmıs. Aslanlar once onunla biraz oyun oynuyor sonra parcalıyorlar. Bakmamaya calısıyorum. Ama imkansız. Baska yere donemiyorumki dusucem korkusundan. Aslanlar heryeri kana bulayıp zavallı japonu parça parça edene kadar seyrediyorum. Bu arada çıkıntıdakilerin umurunda deil. Belki duymuyorlar bile adamı patron hala şarkı soyleyerek aşşagı iniyor. Yeteeer uyanıyorum.

6 Mart 2008 Perşembe

daha cok var fezaya cok var...


pek sevgili arkadasım ozgemle fezada cılgınca opusmeye karar verdik. ben ozel olur sanıyordum o kamuya acmıs. ehh yardımcı olmak lazım. ozgeyi opmek icin fezaya gitmek gerekirse fezayada gidilir...:)

4 Mart 2008 Salı

Bahar tribi sanırım. Havalar düzeldi ya. Yeni bisey bulmak lazım rahatsız edicek yine. Bu seferki cok ciddi ama. Bunca zaman icimde kalan ne varsa kime soylemeye cekinip, korkup icime attıysam. Hepsiyle yüzlesiyorum. Telefon acıyorum, mail atıyorum, yada nasıl ulasabilirsem oyle ulasıp icimdekini kusuyorum. Ama bunu acık net kafayla yapıyorum. Ne alkol oluyor kanımda nede aptallastırcak baska bisey. Dusunmeden geri donmeden sadece hesaplasıyorum. Sonra eve gidip acılar icinde kıvranıyorum. Bunca senenin kini, ofkesi sevgisi cıkarken cok can yakıyor. Ne kadar zormus meğer. Kendinle yüzleşmek ne kadar acılıymıs ne kadar göz yaşlıymıs. Hala bitirmedim ama. Hala devam ediyorum etegimdeki taşları kayaları dokmeye... sizinde apansız telefonunuz calarsa uzerinde adım yazan yada bir mail yada mesaj gorurseniz benden gelen. Bilinki sıra sizde. Varsa seninlede hesaplasacak biseyim sıra yavas yavas sana geliyor. Bedenim bu acıya katlanabilirse tabii...

29 Şubat 2008 Cuma

et kokulu perşembe

Yunancada pisen etin kokusunu anlatmak icin bir kelime var. Simdi o kelimeyi hatırlamasamda.. Dün gece et kokulu persembeydi(o kelimeden esinlenerek cıkmıs). Senede bir gun bir persembeyi et kokulu persembe olarak kutluyorlar. Hastası oldu. Her kosede pisen et. Deli gibi dolu tavernalar vs. Saat oglen 3 gibi basladık et yiyip içmeye. Bu persembe aynı zamanda maske festivalinin basladıgı persembe. Gecenin bir saatine kadar yiyip ictik. Sonra evlere dagılındı. Kostum hazırlamak icin. Gece 11de bulustuk tekrar mihaela ile. Reggae konseri varmıs. Bende meksika asıllı cinli kostumu. Onda kedi kadın kotumu. Sokakta ona buna satasıp bar bar gezmeye basladık. Tanıdıgımız her bara girip biraz eglenip bir beleş tekila ictip cıktık. Konsere vardıımızda saat yarım olmus konser baslamıstı. Neyse icersi cok keyifli binbir kılıkta insan. Orada icmeye devam tabiiki. Maskeli partinin hastası oldum. Herkes maskenin altından kimsenin onu tanıyamayacagından emin deli gibi cosuyor. Bilen bilir cabuk gaza geliyorum. Bol ickininde yardımıyla yarı sarhos maske ardına saklanmıs kucagımda bi ton balon onume gelene balon veriyorum yada kulaklarının dibinde balon patlatıyorum. Regiyle cosan gönül daha fazla alkolle iyice durdurulmaz hale geldi. Tanımadıgım biton maskeli insanla dans ediyorum. Daha kotusu kim erkek kim kadın o bile belli deil. Sonra partiye tas devrinden bambam kılıgında gelen bir kadının sopasını alıp baska bir kadının kafasına vurmaya basladım. Neden bilmiyorum o anda eglenceli oldugunu dusundumJ kadın beni tanıdıgını dusunup guluyor bense dahada gaza gelip kadını 5 dakika kadar dovdum sonra arkamı donup gittim. Saat kacti oradan cıktıgımızda?? Kim bilir. Oradan sonra kac mekana daha gittik kim bilir. Sonra birileri evine cagırdı saat sabahın besbucugu olmus. İyi biraz takılır gideriz eve. Mihaela nerde?? Kim bilir. Kimin evindeyim kim bilir?? Biraz daha alkol tanımadıgın birilerin evinde tanımadıgım maskeli sızmıs yada sızmak uzere olan insanlar. Bunlardan hangisi kadındı. Amaaan eve doneyim uyuyayım. Gece 5.30da eve donulur. Yataga kadar zor dayanılır yarı yolda sızmamak icin... Uyandıgımda saat 3 tu. Dogru işe. Gittigimde patron feci trip atıyor. Ben gec kaldım die sandım. Trip onu cagırmadık dieymis. Bu gecede dedi benimle geliyorsun. Maskeli balo var... emir demiri keser. Bokunumu cıkartıyorum. Sona gelindi diemi boyle. Bilmiyorum. Azıcık durulmak lazım. Biz bu aksamda cıkıyoruz. Ortalıkta meksika asıllı cinli gorurseniz o benim. Muhtemelen elimde balon vardır. Peki bu aksam ne olacak. Kim gelecek kacta yatcaz. Kim bilir...

26 Şubat 2008 Salı

bana gemi verin...

Adamın biri bir gun kralın kapısını calmıs ve demis ki bana bir tekne ver. Kral saskın demiski ne yapacaksın tekneyi. Adamın cevabı kesfedilmemis adayı kesfedicem olmus. Kral dahada saskın butun adalar kesfedildi kesfedilmemis ada kalmadı demis. Adam cevapta yine gecikmemis. Henuz kesfedilmemisse bu adadan haberin olmaması normaldir. Ben kesfedilmemis adayı kesfedicem..

Bana kendini anlat, hayatını anlat desem ne anlatırdın. Pişmanlıklarını mı, hatalarınımı, yoksa harika giden hayatınımı. Eski sevgililerinimi eski asklarınımı. Peki askın nerede. Biliyormusun. Yanında koynundamı yoksa koynundaki gercek askının yerinemi koymaya calıstıgınmı. Peki ya en buyuk gunahın. Hayatım dedigin sey, yaptıklarınmı, yapmayı istediklerinmi yoksa yapamadıklarınmı. Peki en büyük acın ne. Onu en buyuk acın yapan yada en buyuk gunahın ölçütün ne. Kendini neyle sınırlandırıyorsun, sınırın ne. En büyük sorun ne. Ve bu en buyuk sorunun cevabı nerde. Sınırların seninlemi sınırlı yoksa sende kralına gidip bir tekne istedinmi kendi icinden cıkabilmek icin. Sınırlarını gormek icin. Yoksa yasadıgın hayatın en iyi oldugunu dusunup kendi limanındamı kaldın. Yada daha kotusu yasadıklarını begenmedigin halde bir tekne aramaya bile cıkmadınmı. Yukarıda yazıya basldıgım kitapın bir yerinde derki “ adayı gormek icin adayı terk etmek gerek, kendinden kurtulamadıgın surece kendini goremezsin.” Ama zaten sen bunu biliyorsun. Kitap devam eder. Adam kralla konusmaktan hic yılmaz.

Ben bu toprakların kralıyım ve bu kraliyetteki bütün tekneler benim malımdır,

Daha çok sen o teknelerin malısın,

Ne demek istiyorsun, diye sormuş kafası iyice karışan kral,

Dediğim o ki onlar olmadan sen bir hiçsin, fakat onlar sen olmadan da yelkenlerini açabilirler.

O cok sevdigin isin yasantın sevgilin hayatın seninmi. Yoksa sen onlar oldugu icinmi varsın. Peki sen haritandaki adalarlamı devam edeceksin hayatına yoksa bir kez olsun derin bir nefes alıp kendi kesfedilmemis adanı aramaya cesaret edecekmisin. Ufff aklım cok karısık...

21 Şubat 2008 Perşembe

bebek gibi uyurum...

Evet yazacak 3 sey geldi aklıma. Birincisi biraz gec kalsada sevgililer gunu. Yaklasık 13 seneden sonra ilk kez sevgililer gununu yanlız gecirdim. Cok korkuyordum. Allah korusun . sırf isim allaha kalmasın die kac kisiyle sevgililer gununden bir kac gun once cıkmaya baslamıs sonrada mındar olmustum. Uff hatırladıkca geriliyor insan. Neyse kulagınıza kupe olsun bunda kotu bisey yokmus. Ne boyum uzadı yanlız kutlamaktan nede acılar icinde kıvrandım. Hatta biseyler yapmak zorunda kalmamak yaratıcı olmaya calısmak zorunda olmamak kendini motive etmeye gaza getirmeye calısmamak. Cokta kotu deilmis. Tek dez avantajı gece yanlız uyumak zorunda kalmak. Gerci buda zorunluluk deil ama kaybedenler klubu tribine girip yanlızda mutlu olabilirim hikayesi ile yanlızlar gecesine falan gitmek tarzım deil. Neyse yanlız bir gece daha digerlerinden farksız...

Onun dısında zeki alasya metin akpınar tiyatrolarına taktım. Hergece birini indirip seyrediyorum. Dun deliler gecesiydi. Katıla katıla guldum. Bide bir nokta yakaladım ki metin akpınar abi olayı cozmus. Benim bebek gibi uyumamı kaldıramayan kıskanan herkesleri davet ediyorum (ozellikle kankacım sen) filmden cekip aldıgım bir sahneyi izlemeye. http://www.youtube.com/watch?v=rbT0LP20VYw ehh yanlız uyurken dert olmuyordu kimseye. Simdi birini daha inandırmam gerekiyor bebek gibi uyuduguma. Sekerim gercekten o cıkan sesler benden deil. Komsu horluyor ben bebek gibi uyurum...

Son olarakta soyle kaba bir hesapla sadece iki ayım kalmıs. İki ay sonra terki diyar ediyorum guzel yunanistanımdan. Ki bunun bir haftası gepgencte istanbulda gecicek. Bir 10 gunu buradaki egitimde. Gercekten zamanım kalmadı gibi bisey. Uzulmeye ve darlanmaya basladım. Buna patronda katkı saglıyor. Bu sabah yine bir is teklifiyle dikildi karsıma. Nasıl hayır denirki. Ama dedim. Neyse cok super bir veda dusunuyorum. Avrupa turu. Nisanın son haftası. Vize bitmeden once. Katılmak isteyenler davetlimdir. En azından her yerine olmasada bir kısmına. 1 hafta gezmece. 1 hafta 3 ulke amacım.

18 Şubat 2008 Pazartesi

olimpic hava yolları ile atinaya gidecek yolcular icin son cagrı

Ahhh ne geldi simdi aklıma. Bilinen halil rahatlıgı bilininen halil vurdum duymazlıgı ornegi. Sultan ahmette yemek faslını uzatıp trafigi hesaba katmayınca ucagı kacırıyorduk neredeyse. 10 dakikalık yol 45 dakikaya uzadı. Bulgarlar kayboldu. Evin tek anahtarı bende. Herkesin cantası evde. Benim ucaga yetismem lazım. Saat 7de check in yapın yazıyor bilette. Saat simdiden 7 biz daha eve gidip canta alıcazda hava alanına gidecez. İmkansız. Arkadası ara bulgarları ona yık. Evin anahtarını bakkala bırakmaya ev sahiplerini ikna et. Taksiciyle pazarlık et. Bizi ucaga yetistirirsen seni kral ederim die. Ama saat aksam 7 trafigi istanbul. Sonuc olarak hava alanında bavulu kucaklayıp kosarken bir yandan ezdigi insanlar icin pismanlık duyan diger yandan duydugu “olimpic hava yolları ile atinaya gidecek sayın halil oz bu sizin icin son cagrıdır. ...” cok komikti cook. Atinaya indigimde hala nefes nefeseydim. Ama basardım. Neyse bu miskinligimin uyusuklugumun cezasını birgun daha agır cekicem ama bakalım...

χρονια Πολα

Uzun zamandır yazmak aklımda aslında ama yazmak icin kafayı biraz netlemek toparlamak lazım ki hayat buna izin vermiyor. Cok hızlı değişiyor hersey. Bastan mı baslamalı yoksa sondanmı. En iyisi karısık gitmek. Dedigim gibi tanrı surekli egleniyor benle sanırım. Once aklımı karıstırıyor. Benim dedigin ozledigin gidiyor. Sonra bir baskası cıkıyor seni senden alıyor. Ehh sanırım cenk taner vakti zamanında soylenebilecek herseyi soylemis. Ne demis peki. “simdi anladım o gitti, cunku sen geliyordun”. Hosgeldin. Aslında birinin yazdıklarını okuyacagını bilerek onun hakkında guzel seyler yazmak zor. O yuzden bu kısmı burada kesiyorum.


Biraz daha geriye gitmeli simdi. Ankara egitim. Yıprandım cok. Ankara zaten cok guzel bir sehir değildi ama iyice boku cıkmıs leş bir yer olmus. Ama yinede eglence bulmak zor değil. Ben etnik biseyler gormek istiyorum die zırlayan patronu pavyondan bozma bir eller havayaya goturmek SSK’da, bir insanın gozlerinin ne kadar buyuyebilecigini gormek. Masaya ateşli bisey geldiinde korkup zıplamasını seyretmek. O cok eglenmesede ben cok keyif aldım lakin toplamda 45 dakika dayanabildik. Baska bir gece dostların arasına gittik. Ciğkofte rakı. Bence patron kadir gecesi dogmus. Neyse kotunun iyisi gecti. Kazanım bir bulgar oldu. Kadının adını mandalina sanıp 12 gun mandalina assagı mandalina yukarı die seslenmek. Gitmeden son opucukte ya bisey dicem benim adım mandalina deil magdalida. Ehh be kadın nie onceden soylemiyorsun. Neyse sonuc olarak geleneksellesen harika halil dogumgunleri serisi bu yılda tekerrür etti. Tek farkı gece seneki 4 gun surmusken bu seneki sadece 3 gun surdu. Turkiye ve dıs temsilciliklerde kutlandı. Bu arada ben dogum gunumde bu kadar suyunu cıkartırken kral falan olsam ne dogum gunu yaparmısım kendime. İstanbuldaki cok guzeldi. Dostları cok ozlemisim cogunu gormek iyi geldi bünyeye. Cok icki zararları dans bile ettim. Kimlerle ettim onu hatırlamıyorum ama. Cok onemli deil. Hatta icilen ickiyle dogru orantılı olarak muratın dans etmesine bile izin verdim. Sadece dans etmesinemi :))) tabiiki deil. Neyse o baska bir konu. Hesabı sorulacak. Neyse parti atinada devam etti. Gittigimiz her bardan en az 1 beleş icki ictim dogum gunu cocugu olarak. Ben bu hizmetin turk barlarındada yayılmasını temenni ediyorum...

Offf cok sey birikmis anlatacak ama yoruldum sonra devam ederim. Aklım cok karısık...

Bu arada carsamba gunu kucuk bir operasyon geciricem sanırım yunan ellerinde bu hafta biraz cesarete birazda duaya ihtiyacım olacak...

26 Ocak 2008 Cumartesi

berlin prag..

Ehh çeke almana gidip yazmamak olmaz dimi. Ucuz ucak atinadan berline. Ucuz ucak kıcıma kadar. Easyjet turk hava yollarından daha iyi. Bikere ucaklar turuncu; hastası oldum. Hostesler cok eglenceli kasıntı deil. Her işini netten halledip ne checkinle ugrasıyorsun ne baska biseyle. Direk ucagın kapısına. Neyse birader ve bir turk heyeti karsılamaya gelmis. Keyifli cocuklar. Almanya keyifliydi. Orada bibucuk sene yasayan biriyle gezmek daha keyifli. Bu bilmem ne kapısı bu bilem ne anıtı. Elinde harita yok. Dil konusunu dert etmek yok(ya pragtaki her bakkal çinli yada biz cinlileri bulduk. Cinliler sadece kendi dilini konussun sadece; bakkalık yapmalarıda engellensin. Ne biliyim daha az konusacakları bir is bulunsun). Yenildi bol icildi. 3 gun kaldım 3 gun yagmur yagdı ama oyle boyle deil. Bardaktan boşandı. Neyse hayatımın ilk semsiyesini aldım. Daha once ihtiyacım oldugunda hep birilerininkini calmıs yada paylasmıstım. Ayakkabılar ömrümü tuketti. O kadar su alıyorduki icine yurudugum yollar kısa surede kuruyor ayakkabılar sunger gorevi goruyordu. Neyse salak botlarım bana berlin hatırası bıraktı en azında sag ayakta 4 yara ve tabanda iki adet su toplaması (su toplaması ne demekki) Berlin renkli sehir gitmeden cok onyargılıydım. Neyse asıl bomba prag. Herhangi bir sehirden sonra praga gidilirse bir onceki sehrin pek olayı kalmıyor gumburtuye gidiyor.

Praga gitmeli. Biz gittigimizde nispeten boştu. Sehir daha cok bizimdi en azından gezerken kimsenin uzerine basmak zorunda kalmadım. Ucuz ama serbet gibi cek biraları. Kafaları cekip sehirde kaybolmaya gidiyorduk sonra. En darı en iyisi mantıgı saatlerce dar sokaklarda dolanıp sonra gorduumuz ilk tramvaya binip iyice kayboldugumuza emin olunca hadi bismillah diyip bildik bir yerlere gelmeye calısmaca oynadık 2 gun...

Neyse aklımda kalan geyikler. Her 10 dakikada biri yanıma yaklasıp kokain lazımmı abi ot lazımmı gibilerinde sormaları. Cok mu keş cokmu umutsuz gorunuyorum bilemedim ki. Tramvay duragındaki haritadan oldugumuz duragı yarım saat arayıp bulamamak. Sonra duragın adı sandıgımız seyin “sigra icilmez” yazısı oldugunu ogrenmek. Hayatında ilk kez striptiz klube gitmek. Ablalardan utanmak. Goz goze gelememek onlara bakmak icin biton para verip iceri girip sadece kacamak bakıslar atabilmek. Aslında etiniz hic ilgimi cekmiyor sadece bir bira icmeye geldim ben tribine girmek ortama komik olmak. Cıkısta kapısında beni buraya gomun die aglamak. Karambole bara girip icerideki tum musterilerin turk oldugunu gormek. Cok sasırmak. Tum turkler bir anda osursa hava en az 2 derece tum turkler aynı anda denize girip işese okyanuslar en az 3 derece ısınırdı die dusunmek. Aman gelmedi simdi aklıma daha cok var anlatacak sey. Simdilik gorduum herkesi kitliyorum.

... murata...

hocam genclik flimi seyrettigimiz gunlerden cayote ugly die bir film vardı hatırlarsan sen pek sevmistin. Filmdeki barın aynısını praga yapmıslar adı prague cayote. Sadece insanların uzerine su atmıyorlar. (ehh eksi bilmem derecede tum musterileri oldurmek pek iyi bir reklam olmazdı) bide dans eden bara cıkıp dans eden barmenler çek. Yani filmdekindekinden daha iyi.

... neyse sonuc olarak ruya gibi bir hafta. Donuste bekleyen milyon tane iş. Saat gecenin 3unde atinaya inip 7de larissaya trene binip 12de evde olup 1de işe gitmeni gerektirecek kadar iş. Olsun ben tekrar ediyorum. Beni praga rio barın onune gomun...:)

15 Ocak 2008 Salı

hımmm..

Az önce kaplumbagalarda ucar’ı seyrettim. Bir film insanın tam burnunun uzerine vurabilir mi? Cok canımı yaktı. Sonra bu yetmez gibi yagmurdan once filminin soundtrackini dinledim. Acımı arttırayım diye Boyle bisey seyrettikten sonra insan biraz konusma ihtiyacı duyuyor. Bilmiyenler icin film ırak iran ve turkiye sınırında bir köyde geciyor. Kara mayınları, sakat, ölmüs cocuklar. Saddam, amerikan askerleri, tecavuz. Umut barış. Çok doldum biriyle konusmaya ihtiyacım vardı evdeki tek uyanık kisi ispanyolla denedim sansımı. Balkona cıkardım bir sigara yaktım. Anlattım anlatmaya calıstım. Hayattan bahsettim. Cocuklardan bahsettim. Öfkeden. Önce dinledi. Anlamaya calıstı. Sonra Zapetero(ispanyol basbakanı) acıklama yapmıs. Turkiyenin AB uyeligini destekliyormus dedi. Sıcayım avrupanıza deyesim geldi. Zor geldi vaz gectim. Hımmm dedim iceri gectim bir sigara daha yaktım. Aydın abinin cocugunun ismi ne guzel. Umut barış. Saygı duyuyorum. Boyle zamanlarda muratı ozluyorum. Basarılı dinleyici. Konusması gerektigi kadar konusur. Acının dinmesini bekler. Gerekirse oturur seninle aglar.

Tut-Kal

Kim bulmus ilk kim soylemis bilmiyorum ama şöyle bir söz var şanssızlıgın boyutlarını tarif icin “kızlar yurduna bomba atılsa kafama bekçinin .ükü düser” biraz once aklıma geldi abartısız 15 aralıksız güldüm. Hastasıyım yaratıcı insanların. Bide yaratıcılıkta sınır tanımayan baska bir kelime var. Onuda kim bulmusa cok takdir ediyorum.. “tutkal” bir maddenin işlevini daha iyi hangi ad tanımlar. Tut ve kal. Yapıstırıcı kesinlikle yanında sıfır kalıyor. Tut-kal TUT-KAL...

Cevrede butur geyikleri yapabilecek biri olmadıgı icin bende geyik ihtiyacımı buradan gideriyorum ne guzel bisey bu blog. Buyuk hizmet yapıyor...

Cuma gunu kardesimin yanına gidicem. Cok onemli gundemlerimiz var. Onun tavrını olcucem. Eger gercekten turkiyeye donecekse. Bende onunla mayıs basında turkiyeye donucem. Teklifim istanbula tasınmak. Yunanistandaki paşa hayatından sonra istanbulda bohem hayatı. Cok kral olabilir. Yok hemen donmeyecekse bende kalıcam. Patronun yaz icin buyuk planları var. Gerci onun ipiyle kuyuya inilmez ama yaz kampları dusunuyoruz. İki proje bir egitim. Deniz kenarında. Bunun icin para alacak olmak ise hayal gibi...

11 Ocak 2008 Cuma

bordo beyazdır renklerimiz oy oooy şampiyonluk hedefimiz oy oooy

Merakım su. bu dunya uzerinde formasının reklleri bordo beyaz olan kac futbol takımı vardır?? 3 mu 5 mi. peki tum istatistikleri alaşagı eden adam olan ben soyle bir bilgiyle geliyorum karsınıza. uzun vadeli olarak 4 sehirde yasadım. inegol: takımı inegolspor renkleri bordo beyaz... bandırma: takımı bandırmaspor rekleri bordo beyaz... larissa: takımı AEL forma renkleri bordo beyaz...
ne diyim herkes bir kaderle dogarmıs. benimkide takımının forması bordo beyaz olan kentlerde yasamak olsa gerek. ehh tanrının espri anlayısı boyleyse elimden bisey gelmez.
bide baslıkta kullandıgım "bordo beyaz renklerimiz oy oooy, sampiyonluk hedefimiz oy oooy" inegol sporun tezevuratıydı. yaw bi tezehurat bu kadar amacsız bu kadar vizyonsuz bu kadar idealsiz olurmu. nedemek yahu sampiyonluk hedefimiz oy oooy. allah kısmet ederse bir ara sampiyonda olmayı dusunuyoruz...
tezehurat dediin "olmeye olmeye olmeye geldiiikkkk..."

6 Ocak 2008 Pazar

kızımız olacaktı ..:)

Bu aralar hersey daha garip oluyor. Hayat hic kolaylasmıyor. Bir kac saat once eski sevgilimin hamile oldugunu ogrendim. Tabiki benden deil ama yinede bir garip hissediyor insan. Baska bir taraftan bana nie soyluyorsun. Doguracakmıs ee bundanda bana ne. Deil ama anlamadıgım bir sekilde son 1 yılda feci kıskanc bir adam oldum. Herseyi herkesi kıskanmaya basladım. Garip. Dahada garibi bu aralar feci sekilde cocugum olsun istiyorum. Bilemedim hormon birikmesimidir yada noeldi yeni yıldı derken tvde dayadıkları hayvanlı cocuklu bebekli filmlerdenmidir bilemedim ama pek bir aşeriyorum cocuga. Boyle giderse sag omuzumdan tomurcuklanmaya baslıcam patates misali. Zenci birinden cocugum olsa ne olurdu. Eve dondugumde kucagımda cocukla bizimkilerin yuzlerini gormek isterdim. Yada inegolde bir dugun, zenci bir gelinle. Kucuk memlekete buyuk geyik. Uzun sure konusulur heralde. Ama arkadasların dugunde kuracakları cumleleri tahmin ediyorum. “len su halil serefsizinin hatuna bak tas gibi” ehh vakti zamanında dillendirmesemde bir kac arkadasın esi icin benzer seyleri dusunmustum. İnegollu olunmaz inegollu dogulur.:) bu arada gittigim heryeri bandırmaya ceviriyorum. Yine binbir tilki binbir oyun dala vere. Hadi ben alıstım artık da cevremdekileride dahil ediyorum bu olaya, garipler alısık deiller kafaları karısıyor. ...

Gariplik deyince gulesin evleniyor. Ciddi ciddi evleniyor. Bundan daha buyuk gariplik olurmu. Cok seviyorum onu; cok buyuk saygım var. Dugun telasında kendisi, buyuk kolaylıklar diliyorum. Dugununde yanında olamamak keder verici. 19 ocak gecesi gıyabında 21 pare gobek atmayı dusunuyorum dusunuyorum. 19 aralık demisken. 18 aralık berlin 22 aralık prag. Cok ihtiyacım vardı. Hem kardesimle dertlesmeye hemde biraz kıcımı gezdirmeye. Sanırım ikimizinde vardı. Abi kardes gezilerinde bilmem kacıncı perde. Hepsi cok keyifli gecmisti. Buda oyle gececek sanırım.

Bide bir maruzatım var. Haspel kader yazdıklarımı okuyan biri varsa bir yardımcı olsun bir yorum yapsın. Dunyanın en kararsız adamı yada dunyada kafasında en cok kararı bir arada bulunduran adam olan ben yine celiski cekiyorum. (Mine bu hallerime cok gulerdi onuda cok ozledim.) Neyse efendim karar veremedigim sey su. Burada yunanyada olmaktan gayet mutluyum. Sorun yok dert yok. Keyif ohh. O yuzden gelis tarihimi 2009a ertelemeye karar verdim. Ama burada bisey yapmadan keyif catmak canımı cok sıkmaya basladı. Oyle gece boyu icmek yada tv seyretmek. Geyik yapmak tv seyretmek icin bir sene takılmak. Yas 28 olmusken. Turkiyede yapmam gereken milyon tane sey varken. Acil karar vermek gerekiyor. Bu gibi durumlarda yanımda danısacak biri olsun cok istiyorum. Ne yapmam gerektigini soylesin. Bende yapayım. Sonucu iyi olursa aman ne iyi dusunmusum diyim. Kotu olursa bak bu salaga uydum boyle oldu die icimi rahatlatayım hiç olmazsa....

Yeni bir sarkı kesfettim gayet basarılı. “black light district” gercekten boyle bir yer varsa dunyada hemen kendime bir mekan tutmak istiyorum oradan. Sanırım cok yakısırdım. Red light’da beden satılıyorsa, black light’da ruh satılıyor olsa gerek. Ki bunu pek yadırgamaz ruhum...