31 Mart 2008 Pazartesi

şöhret kapıları rahatsızmı rahatsız..

Sabah erken gittim ofise yapacak tonla iş var die. Hafta sonu yorucu gecsede iş beklemez. Neyse ofis vardıgımda patron yarım bi gulumseme ile masadan pis pis kesiyor. Ne oluyor die sorunca. Masadaki gazeteyi işaret etti. Orta sayfayı ac dedi. Acınca kendimi gordum. İki sayfa boyunca. Siyah beyaz basılan bolgesel gazetesinde bir kac fotorafım ve altında anlamadıgım yunanca biseylerle gazetede tek renkli sayfa.. Cuma roportaj vermistik. Ee ne guzel dedim. Bizde bunu istemiyormuyduk. Yok dedi ofis ve digerlerinin toplamı kadar senden bahsetmis. Seni aziz ilan etmis dedi. Ehh guzel dedim ne diyim. Sen yokken saydım dedi. 6 ayda 11 kez cıkmıssın gazetelerde. 2 kez televizyonda. Ayda ortalama iki kez gazeteler senden bahsediyor demektir bu. En basında geyik yapıyor sandım ama adam bildiin kıskanmıs. Küsmüş bana. En iyisi konuyu kapamak galiba. Bu arada dedi birden. Gazetede haberi yapan gazeteci aksamda tvde senden bahsetmis bir programda. Puhahah şöhretim yani. Ve evet haklıymıslar. Sohret mutluluk yerine bir ton dusman getiriyor:).

Bir parti verilecekse onuda biz veririz. ..

Yunanistanda zamanımız azaldıkca. Kalan zamanın keyfini cıkartmaya calısıyoruz. Ortalıgı sallayan partilerin yenisi bu hafta sonu yapıldı. 35 kişi toplanıldı. Otobus kiralandı. 1900 metre yuksekte kral bir parti yapıldı. Yer yer taşlaşmıs kar yıgınları bir yanda ki assagıda larissada aksam ustu sıcaklık 21 dereceyken. En yakın yerlesim birimi patika takip edilerek 3 saat uzakta. Somineler. Mangallar. Sarkılar. Alkol. Hayvan postları uzerinde biraz kestirmece. Ertesi sabah oramanda biraz dolaşmaca. Neredeyse benim kadar buyuk bir mantar gordum bu arada ormanda. Tek mantardan tum larissaya yetecek meze yapılabilir. Bol miskinlik. Sabah zirve yapmaya giden insanlar. Bir bardak sicak cikolata. Her daim bulutlu tepesiyle olimpos. Ufukta inceden gorunen deniz. Pazar gunu kapamak icin gidilen taverna. Bol rakı bol meze...

Ne olursa stresten diyorlar...

Koltuk altımda kafamdan hallice bir sivilce cıktı. Oyleki kolum vucudumla birlesmiyor artık. Aksama dogru acısı tavan yapınca pretisyen hekim bir arkadasa ugruyorum. Durumu anlatıp ortalıkta sivilcemi gosterince cok egleniyor. Korkma len olmezsin sivilceden. Stresten oluyor bak vucunda biton daha var diyince gercekten her biri bas parmagımın ilk bogumu kadar bir kac sivilce daha kesfettim vucumda. Neyse bu doktorlar kolayını bulmus. Ne olsa stresten. Ehh birileri her boku strese baglayınca sende tribe giriyosun tabi hemen. Harbiden yaw ne stresliyim boyle. Falan die. Neyse sanırım ayrılmayı bir turlu beceremedigim eski sevgilimden kalan hatıralar. Cevremde 4 kez donup sası gozlerle aynadan ters bakınca kırık kalp gibi duruyorlar zaten. :) neyse daha kotusu yarı annem yarı karım yarı patronum gibi davranan mihaela arkadastan doktor olmaz desturu ile kendi teşhisini koydu. Oyle boktan seyler yersen butun gun daha beteri bile olur. Boktan seyden kastı ise kırmızı et. Onerdigi tedavi rakıyı bırakıp artık tekila icmek. Cunku tekila icerken insan meze yemiyor. Boylece kırmızı etten bir nebze uzaklasılıyor...

Allahım sen soktun sen cıkart...

27 Mart 2008 Perşembe

özlediklerim..

Efendim ozlediklerimi yazmaya karar verdim boylece zaten ozluyor olduklarımı daha cok ozleyebilirim zannımca. Yanlız bu ozlediklerimi kişi olarak yazmamaktır amacım. Malum unuttuklarımdan cok azar işitebilirim.

Birinci sırayı nedense pide alıyor. Duyanda sabah aksam pide yiyorum sanacak ama kıymalı yada kusbası kasarlı pideye as ermekteyim efendim.

Evet ikinci sıra daha garip bir seye gidiyor. Sanırım pınarındı. Kıpkırmızı isimli meyve suyu. Litrelik tetrapak paketlerinde. Lav kıvamında.

3. sırada orta okulda rotring kalem kullanıp hava atmak. Rotring kullanmak bir prestij unsuruydu benim zamanımda. Hala hafiften bir saygım vardır. Ama klasik kahverengi ucunda kırmızı bir serit olanlarına. Cogu zaman ugur kalemidir. Sans getirir gerek sınavda gerekse sayısal yada iddaa hadi bilemedin altılı oynarken. Caglara selamlar...

4. sabahki kahvaltı masasının uzun zaman toplanmaması(ki bu sure bazen 1 haftaya cıkabilir). Sonra donup donüp ama ne kahvaltıydu die iclenmek..

5. tombo kalem ucuyla karizma yapmak. Rotring kadar olmasada her zaman tombo uç kullananlar toplum icinde parmakla gosterilirdi.

6. teypten yada muzik setinden muzik dinlemek. Hayatımın temelini olusturan bu bilgisayardan sıkıldım. Asıl amacı muzik yapmak olan bir seyden muzik dinlemek istiyorum. Film resim gosteren, yazı yazılan, telefon gibi kullanılan salak bir aygıttan deil.

Uff sıkıldım simdilik bu kadar geldi aklıma. Dahasını sonra yazıcam.

Bide yine garip bi durum yasandı evde sabah. Değinmeden gecemicem. Sabah kalktıımda ev ahalisi işe gitmisti. O sabahları uzerime coken sevimli mahmurlugumla(?) solonda yatan 3 kişi gordum. Yine birileri ben uyurken gelmisti. Neyse erasmuscularmıs. Larisaya kadar gelmisler lakin volosa son treni kacırmıslar. Zamanında burada yasayan iyi kalpli gonulluler oldugunu duymusmuslar. Hanselle gratelin iyi kalpli cadısıyız ya. Yığılın eve. Neyse hos gelmisler. Kahvaltı yapıltı. Benim sigaram vardı. Onların sigarası vardı. Kahvaltı sonrası sigarası icildi. Mayışıldı. Fransız olan ne kadar guzeldi. En fazla 18 19 yasındaydı. Kucucuk burnu. Boynunda sol kulagının arkasına dogru bir dovme. Cok kısık sesle yavas yumusak konusuyor. Bu kadar guzeli sadece filmlerde olur sanıyordum...

Kahvaltı icin saol. Sigara icin saol. Gittiler sonra...gene gelsinle ben uyurken. Sabah yine goreyim onu..

26 Mart 2008 Çarşamba

masal..

Uzandığım yerden kapısı acık banyodan süzülen silüetini görebiliyordum. Sırtı ona donuk. Siyah uzun sacları gelisi güzel toplanmıs. Kafasını lavobaya eğip kaldırıyor ve uzun uzun aynaya bakıyor. Işık tam secilmesine izin vermiyor ama silueti bile guzelligini ele veriyordu. İnce beli esmer teni. 10 dakika kadar oyalandıktan sonra ben çoraplarımı giymeye çalısırken odaya geldi ve uzerine eski gomleklerimden birini gecirdi, önünü kapamaya ugraşmadan. “gerçekten gidecekmisin” diye sordu.

- gideceğimi söylemistim.

- Anlıyorum...

- Anladığını hiç sanmıyorum.

- ....

- ....

- Gömlek bende kalabilirmi seviyorum onu. Hem senden briseyler fena olmazdı. Hatıra anlamında.

- Kalsın. Zaten sen almşstın. Hem buradan bisey goturecegimi sanmıyorum.

- ....

Aslında gercekten neden gittiğimi bilmiyordum. Gidipte ne yapacaktım ki. Ama buradada kalamazdım artık. Değişmeliydi birşeyler en azından ben. Tekrar döndü odada biseyler yapıyormus gibi gorunuyordu ama sadece dolanıyordu odanın icinde. Yüzünde muzip bir gülümseme vardı. Biseyler düsündüğünü kesindi. Ama bakışlarından anlamak imkansızdı. Sormaksa çok gereksiz. Aslında nasıl bu kadar kadim olabiliyor nasıl bu kadar sakin kalabiliyor anlamıs değildim. Usulca yanıma oturdu. Ben hala aynı corapla boğusuyordum. Yüzümü yanaklarımı elinin dışıyla okşayarak çok içme olurmu dedi usulca.

- Neden??

- Bilmem öyle denir ya genelde. Ama yinede cok içme...

Bazen annem gibi davranıyordu. Onun gibi bir annem olduğunu hayal ettim. Zor bi çocukluk geçirmek garantiydi. Bir o kadarda keyifli. Tekrar kalktı banyoya doğru yürüdü. Birden kapıda durup taksiylemi gideceksin diye sordu. Bilmedigimi ama biraz yürümek istediğimi sonrada büyük ihtimalle otobüse bineceğimi söyledim. Gercekten cok anlamsızdı konusmaya calısmak. Ama sessizlik acıtıyordu ikimizide. Peki ya sen die sordum. Sen ne yapacaksın.

- Sen gidincemi. Bilmiyorum büyük ihtimalle koyu bir kahve yapar birazda ağlarım. Henüz düsünmedim tam.

Onu gercekten seviyordum tamda bu yüzden. Neyse neredeyse hazırdım. Şu kahrolasıca cekedim neredeydiki. Dün gece gelince sanırım mutfakta cıkartmıstım. Ben mutfaktayken odadan seslendi.

- Ona benden bahsedicekmisi??

- Bilmem düsünmedim. Ama sanmıyorum. Niye sordun?

Onun gibi konuşmaya başlamıstım halde. Ne kadardır onun yanındaydım ki. Kim bilir. Zaman çoktan yitmişti bizim için.

- Sordum işte. Peki bunca zaman nerede olduğunu nasıl açıklıcaksın.

- Bilmiyorum dedim ya. Bakıcam bir caresine dert etme sen.

- ....

- Neyse sanırım çıkmam gerekiyor artık. Herşey icin teşekkürler. İnanılmaz bir insansın.

- Ya yaaa. Neyse biliyorum bir gün döneceksin. Biraz uzun sürecek. Ama döneceksin. Neyse ben beklemelere alışığım.

Karşıya geçmeyeli çok uzun zaman olmuştu. Evime dönerken hiç bu kadar heyecanlanmamıştım daha önce. Evim??? Saat daha çok erken uyuyordur kesin. Acaba yanlızmıdır evde. Bunca zaman beni beklemismidir. Belki inip bir kahve içip öğlene doğru gitmeli...

24 Mart 2008 Pazartesi

ölümün oldugu yerde daha ciddi ne olabilir...

ne diyorduk adaletmi. hangi adalet kimin adaleti. gidecegini biliyordum ama ben bu kadar uzaktayken olmak zorundamıydı. az sıksaydın dişini gelicektim oraya. ne kadar uzun zaman oldu karsılıklı birer turk kahvesi icip konusmayalı adam olmaz bu turkiye demeyeli, gencler cok tembel die bana laf sokmayalı. dahada uzun zaman oldu beni altına alıp pes ettirene kadar gıdıklayıp opmeyeli. ne kadar aksi adamdın, ne kadar delikanlı adamdın. 80 yasında en az 3 dugmesi acık yaz kıs gomleginin. 80 yasında hala bisiklet tepesinde. bitek olümden korkardın, bide yanlız kalmaktan. anlamadılar ama seni. aksi adamdın bana hala borclusun bir kahve biraz muhabbet. ananem arada geliyor beni gormeye geceleri sende gel olurmu onunla

uff..

Baharın gelmesiyle ruhum kabarmaya, azmaya basladı. Sabahın 6sında uyanıp dellendim. Once evin icinde salonda donmeye basladım. Sonra duramadım evde dısarı attım kendimi. Armand’ın biskletini odunc caldım. Basladım surmeye. Pedallarla ruhumu dinlendirmeye. Neler oluyor bu aralar bilmiyorum bana. Yönümü olimpos yapıp 5 saat pedal cevirdim. Cicekler agaclar insanlar tarlalar. Bir köy, meydanında bir kahve. Kahvede icilen bir koyu kahve. Cok yoruldum bacaklarım yandı acıdan. Cok hosuma gitti. Kaybolmak istiyorum. Geri donmek istemiyorum. Burda kalmak istemiyorum. Sadece kaybolmak istiyorum. Batıya gitmek istiyorum. Balkanlarda gezmek istiyorum. Sırbistana gitmek, arnavutluga, tekrar makedonyaya gitmek. Tarih kadar eski gollerde yuzmek. Sonra doguya gitmek istiyorum. Mısırı gormek istiyorum kahirede yasamak, iskenderiyeyi gezmek. Nargile icmek. Lubnana beyruta gitmek.

Pedal cevirirken hayatıma fon müzigi aradım bulamadım. Simdilik hayatım bunu hak etmiyor. Ne yaptım ki bir fonu olsun. Sonra hayallerime bir fon muzigi aradım oda olmadı. Hayallerimde bile tutarlı olamadım. Aklım karısık, ruhum can cekisiyor. Tren cazip geliyor. Donmek korkutuyor. Eve donerken sabah bisikletle, bir tarla, icinde tek bir agac. Mor cicekli, altında oturdum, bir sigara yaptım, ruzgar var yagmur yagacak. Ne kadar zaman oldu yagmur altında gezmeyeli. Yagmurdan kacmayalı.

Dönmek istemiyorum, kalmak istemiyorum. Dönünce canım yanacak biliyorum.

23 Mart 2008 Pazar

Yunanda tv..

Oyle kablolu yayınımız uydumuz buyuk ekran televizyonumuz falan yok ama 37 ekran zor calısan fakak sevimli biraz uzaklastınmı bırak ekrandaki goruntuyu televizyonun kendisini zor secebildiin bir televizyonumuz var evde. Bu hafta sonu surekli evde oldugum icin daha fazla izleme sansım oldu ama birde birseyin farkına vardım ki gercekten tv bagımlısı bir adamım her gun en az bir yada iki saat seyrediyorum. Neyse gelelim yunanda neler seyrediyoruma. Bence onemli duyunca kıskanacaksınız bazılarını cunku...

Eveet cizgi film manya biri olarak once cizgi filmlerle baslıyorum. Bir klasik olarak sirinler pokemon ve scooby doo var. Ama scoobynin 3 ayrı versiyonunu seyretmek mumkun. Birincisi normal scooby ve gizem avcıları hani su sonunda maske cıkarttıkları, ikincisi onların genclikleri format aynı fakat hepsi cocuk, ucuncusu ise bomba. Bunda sadece shagy ve scooby var ve uzay zamanında geciyor. Ozel scooby buskuvilerini yiyip roboto donusuyorlar cok garip. Garip olan ikinci bir cizgi filmde tazmanya canavarı, road runner, kankası cayote, bugs buny, onun kankası siyah ordek, bide kim oldugunu cıkartamadıgım bir dişi tavsan. Bunlarda gelecekte yasıyorlar hepsinin ozel gucleri var hepsi super kahraman surekli dunyayı kurtarıyorlar. Ama o kadar evrime ramen taz hala konusamıyor:) son olarakta cocuklugumdan hatırladıgım ama adını sanını bilmedigim. Bir cizgi film var cok zor yakalıyorum ama hatırlasınız kesin. Kargocu bir ayı cift. Kadın guzel vucudlu patron, erkek bir kargo ucagı kullanıyor obur sakar...

Neyse bide favorim 80 90 kusagı var. Aksam evli ve cocuklu, sevimli cadı samantha, ve cinli bisey var. Cocuklugumdan hayal meyal hatırlıyorum. Amerikalı bir astronot ve cini:)

Sabahta ise gitmeden seyredebildigim daha once sadece adını duymus oldugum charleinin melekleri. Bence basyapıt. Bide unutmadan aksamları bazı gunler yakaladıgım a takımı...

Bide son donem dizileri prison break, nip tuck, lost...

Neyse daha cok zamanım olsa tv seyretmeye daha cok anlatsam..

İyi seyirler:)

son olarak su linki siddetle tavsiye etmekteyim aman bir goz atın ...

http://www.realfiesta.com/anime.htm

22 Mart 2008 Cumartesi

cok kısa ve net olucam. cebimde persembeye kadar 15 euro var. hafta sonu hava harika. kahve 4 kucuk bira 6 sigara 3 euro. bu hesapla 5paket sigara yada 3 kahve yada 2 bira icebilirim persembeye kadar. evde kimse yok. nerdeler bilmiyorum acıkcası. is arkadasları atinada. iyi tarafından gormeye calısırsam mutfak azına kadar dolu. can sıkıntısı ve bol yemek mutfaktaki yaratıcılıgımı kamcılıyor. ton balıklı makarna, ıspanaklı kasarlı makarna, sade makarna yanında fasulye pilaki, kremalı tavuk suyu corba....
sıkıldım...

21 Mart 2008 Cuma

sağ ayak ic bilegim..


kafam karısık acı cekiyorum ama sebebini bilmiyorum.. bedensel acı ruhsal acıyı dengeler. dovmeci koltuguna padisah tahtına oturur gibi oturdum. aradan nerden baksan 8 sene gecmis. bu arada teknoloji ilerlemis.

19 Mart 2008 Çarşamba

larissada siyaset..


Larisada bugun ikinci eylemime katıldım. Eh zaten iki tane yapıldı. Maksat yeni emeklilik yasasını protesto etmek. Toplu iş bırakma ve toplu gosteri vardı. Bunu seviyorum gecen seferde aynısı olmustu. Gazeteler televizyonlar radyolar ya yayın durduruyor yada sacma belgesel falan koyuyorlar. Bankalar okullar her yer (bakkalı cakkalı ve tabiiki kafeleri saymazsak) kapanıyor. Hayat duruyor. Lakin miting kısmı gecen sefer cok yalandı. İnsanlar onarlı kişilerlik gruplarla sanki Pazar yuruyusune cıkmıs gibiydiler. Kortej yok polis yok sloganlar marşlar yok. 20 25 dakika ortalıkta gezinip sonra bir kafede saatlerce bıdıbıdı edip kahve icmece. Super baslayan eylem boyle bitmemeli. Yada en azından larisada boyleydi. Bu seferki gecen seferkinden farklı oldu ama. Bir kac gun oncesinden anarşistler gazetede yazılar yayınlamaya basladılar. Olay cıkacak larisayı yerle bir edicez die. Bu gunde kafalarında motor kaskları ellerinde sopalarla geldiler eyleme. Ama bu sefer “barışcıl” sendikacılar ve siyasi partililer anarşistleri aralarına almadılar. Arbede yasandı. Anarşistler herkesi dövdü. Sonra tek baslarına yürümeye devam ettiler sloganlar ve sarkılar eşliginde...
Onun dısında yunanistana gelmeden buradaki anaşistler hakkında cok sey duymustum (ve tabiiki 18 kasım orgutuyle ilgili). Buradada bir kacıyla tanısma sansım oldu. Keyifli adamlar. Mesela yunanistanda garip bir sekilde 25 yasından buyuk herkes ya hayatında en az bir kez molotof kokteyli yapmıs yada yapmayı biliyor en azında... neyse bu anarşist kişileri gecen hafta devlete ait eski sigorta binasını (bizdeki SSK binasına tekabul eder.) ele gecirdiler. Oraya yerlestiler. Yaklasık 20 kişi. Yavas yavas renkten renge boyayıp (mor kırmızı agırlıkta) temizleyip yasanır hale getirip orada yasamaya basladılar. Geceleri parti falan yapıyorlar. Tek dert benimle cok konusmak istemiyorlar. Nedense??
Neyse genelde sıkıcı insanlar olsalarda aralarından keyifli insanlar cıkıyor yunanların. Bide bunun burada anlatılamayacak atinalı, exarcialı anarşistler kısmı var. İsteyene yekten anlatılır yada yunana gelen olursa oraya goturulup muhabbete dalınır...

7 Mart 2008 Cuma

ruya...

Daha oncede dedim az ruya goruyorum ama cok kral rüyalar goruyorum. Her seferinden bir film cıkar kesin... karanlık bir evden cıkmaya calısıyoruz birilerini takip ediyorum. Basta kim olduklarını bilmek cok zor. Sonra catıya cıkıyoruz. Catıdan korkuluklara tırmanıyoruz. Sonra onumdekilerden birinin patron oldugunu goruyorum. İpi korkuluklara baglıyor yavas yavas assagı kaymaya baslıyor ipten. Benide cagırıyor ama ben feci tırsıyorum. Gel diyor boyle inmek hem daha keyifli hemde daha hızlı. Assağısı cok yuksek bakmak bile tuyleri diken diken ediyor. Anlıyorum ki assagı kayarak inemicem. Sonra bir cıkıntı goruyorum oraya cıkmaya calısıyorum. Cunku korkuluklara tutunarak ayakta durmaya calısmak cok zor. Çok korkuyorum. Hareket bile edemiyorum. Sonra orada iki kisi oldugunu goruyorum cıkıntının uzerinde. Cok yorucu, oraya gelmeme izin vermiyorlar hepimizi tasımaz die. Patron sarkı soyleyerek assagı kaymaya devam ediyor. Kımıldayamadıgım icin hep aynı yere bakmak zorundayım. Sonra bir bahce goruyorum. İki aslan var kabarık yeleli birde aralarında bir japon. Çinli değil ama cinliler daha sefil gorunuyor. Acık gri bir takım elbise giymis. Bıyıkları ve sacları kırlaşmıs. Aslanlar once onunla biraz oyun oynuyor sonra parcalıyorlar. Bakmamaya calısıyorum. Ama imkansız. Baska yere donemiyorumki dusucem korkusundan. Aslanlar heryeri kana bulayıp zavallı japonu parça parça edene kadar seyrediyorum. Bu arada çıkıntıdakilerin umurunda deil. Belki duymuyorlar bile adamı patron hala şarkı soyleyerek aşşagı iniyor. Yeteeer uyanıyorum.

6 Mart 2008 Perşembe

daha cok var fezaya cok var...


pek sevgili arkadasım ozgemle fezada cılgınca opusmeye karar verdik. ben ozel olur sanıyordum o kamuya acmıs. ehh yardımcı olmak lazım. ozgeyi opmek icin fezaya gitmek gerekirse fezayada gidilir...:)

4 Mart 2008 Salı

Bahar tribi sanırım. Havalar düzeldi ya. Yeni bisey bulmak lazım rahatsız edicek yine. Bu seferki cok ciddi ama. Bunca zaman icimde kalan ne varsa kime soylemeye cekinip, korkup icime attıysam. Hepsiyle yüzlesiyorum. Telefon acıyorum, mail atıyorum, yada nasıl ulasabilirsem oyle ulasıp icimdekini kusuyorum. Ama bunu acık net kafayla yapıyorum. Ne alkol oluyor kanımda nede aptallastırcak baska bisey. Dusunmeden geri donmeden sadece hesaplasıyorum. Sonra eve gidip acılar icinde kıvranıyorum. Bunca senenin kini, ofkesi sevgisi cıkarken cok can yakıyor. Ne kadar zormus meğer. Kendinle yüzleşmek ne kadar acılıymıs ne kadar göz yaşlıymıs. Hala bitirmedim ama. Hala devam ediyorum etegimdeki taşları kayaları dokmeye... sizinde apansız telefonunuz calarsa uzerinde adım yazan yada bir mail yada mesaj gorurseniz benden gelen. Bilinki sıra sizde. Varsa seninlede hesaplasacak biseyim sıra yavas yavas sana geliyor. Bedenim bu acıya katlanabilirse tabii...